Zirvesindeyim dağın.
Vardıkça tepeye tefekkürlerimi sunuyorum sahibime
Öylesine bitap düşmüş, zerrelere bölünmüş benliğimle.
Sesimin dönüp dolaştığı yer
Yine benim.
Yadırgıyorum yerimi
Bulunduğu gönle dahi sığamayan ruhumun
Ne haddine ki sığmak bir kente.
Arıyorum kayıp soluk nefesimi
Keşmekeşliğin izdüşümünde.
Zannetmelerle hebâ oluyor bekleyişlerim
Gölge düşüyor yaşıma,
Tıpkı bir ikindi vakti serinliğinde
Güneşi arkasına alan mezar taşlarından farksız,
Battıkça sîretim büyüyor,
Sonunda karanlığa bürüneceğimi bile bile.
Doğdukça yeniden meylediyorum âlem-i arza,
Hiç pişman olmamışçasına.
Divâne olmuş dolanıyorum hammaddemin üzerinde
Omuz vurmalarıyla, hiddetli bakışlarla hicret ediyorum,
Yaratıldığım çağa, tekrardan.
Ait olmadığımı yüzüme vuruyor her fırsatta
Kafesimi kırarcasına havayla temas eden nefeslerim.
İnsanoğlu vardıkça emellerine
Durup izlemek düşüyor payıma.
Herkesler kat ederlerken yollarını,
Varlığımı arkalarında bırakanlarda mı kabahat
Yoksa abdini bulmak uğruna usul usul ilerleyen
Boynu bükük abidliğimde mi?
Bir ikindi serinliğinde hatırlayın beni…