İrade İmtihanı

Birçok duyguya ev sahipliği yaparak yaşamımızı sürdürmeye çalışırız. Kişilik özellikleri, yetiştirilme şekilleri ile çeşitli insanlarla tanışırız. Kimisi ketumdur. Ne hisseder ne düşünür, bilmek pek zordur. Kimisi de çok kolay bir şekilde duygularını dışarı vurur. Fakat bu iki karakterde insanın anlatmaya imtina edebileceği ortak bir noktaları vardır: sır.

Hz. Ali (r.a.) sır hakkında şöyle demiştir: “Sır saklamak bir irade imtihanıdır. Bu imtihanı kazanamayan, hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz.”

Sırların yükü, sorumlulukları çok ağırdır. Bazen öyle olur ki tek başımıza o sırrın altından kalkamaz, en güvendiğimiz birine anlatırız ya da o bize anlatır ve sırlar arası bağlar bu şekilde kurulmuş olur. İnsanoğlunun değişkenliği, düşünce yapısı sabit olmadığı için, kimi zaman bu sırlar nice dostlukları, nice aileleri tarumar etmiştir. Her insan sırrı taşıyacak diye bir kaide yoktur. Gerçekten sırrın ağırlığının altında ezilebilecek olma ihtimalini göz ardı etmeyip ona göre benliğimizin farkında olmalıyız. Bu aslında çok garip bir paradokstur da. Sırrımızın yükü omuzlarımıza yüklendiğinde bir başka omuza daha ihtiyaç duyarız ve o sırrı güç bela en güvendiğimizle paylaşırız. O sırrı aşikâr etmenin rahatlığı bir tarafa dursun, içimizi kemiren kaygı da o anda beliriverir. Güveninden zerre şüphe duymadığınız o insana hiç anlatmamış olmayı dilerken aslında sırrınıza ortak bulmanın keyfi de size nefes aldırır. Anlatmaz kimseye ama “Ya anlatırsa?” dürtüsü de sırrın asıl yükünü tekrardan hissettirir. Öyle zorlu olmalı ki Hz. Ali’nin de dediği gibi irade devreye girer. Hayat bu ya, gün gelir en güvendiğimiz yaralar açar bizde. Sırlar ve dertler ellerin diline düşer. Anlatılan irade imtihanını kaybeder, anlatan da güven duygusunu. Aslında Allah’tan başkasına anlatmanın yükünü de çekmiş olur. Allah’ın şahitliğinden güzeli yoktur bu dünya âleminde. Senin sessizliğini en güzel ses yapar Rahman… Senin çözmeye gücünün ve kuvvetinin olmadığı her durumda tevekkülünle senin tek yardımcın olur. İşi bitirenlerin en güzeli, senin işini de en güzel sonuca ulaştırır inşallah.

Bir de kendisine emanet edilen sırrı açığa çıkaranın açısından bakalım mı? İlişkisi bozulduğu an derin yaralar bırakma arzusu doğar içine. Aklına, onunla paylaşılan sır gelir. Ve yarayı buradan açmak ister. O anlık kötülük arzusuyla, emanetine de hıyanet eder, insanlığına da. İradesi, nefsine yem olur. Eminliği, güvenilirliği ve sözleri artık şüpheye gebe kalır. Paylaşmakla ne kendisine fayda sağlamıştır, ne de karşısındakine hakiki manada zarar vermiştir. Çamuru atarken karşısındakine ilk kirlenen kendi eli olmuştur çünkü. Herkes kendi içini en iyi bilendir. Kendisine ne zor ne kolay gelir, bilir aslında. Kaldıramayacağımız sorumlulukların altına girmemek bu tarz durumlarda en önemli kıstaslardan biridir. Nasıl ki sırrı bilmek için ısrarla sual olmaz ise bildikten sonra da dilsiz olmak en güzelidir.

Sessizliği hak eden her duruma dayanabilmek için Rahman’dan güç, sabır ve dayanıklılık diliyorum…

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: