Yaptım üstüme düşen ne varsa
Kulak kesildim içime ve vicdanım rahat
Mesul değilim hiçbir şeyden ve hiç kimseden
Kıyıya vursun sular cesetleri
Vursun ne kadar çer çöp varsa
Kussun tüm balıklar midelerindekileri
Ateş düştüğü yeri yakıyor evet
Benim göğsüme kor düşmüyor
Benim yüreğim gamsız, aymaz
Başka sevdaların peşinde yüreğim
Ben sermest, rahat uykuların esiri
Yaslanışlar kabarık koltuklara
Üzerimde başka duyguların tesiri
Dudaklarımda bakraç soğukluğu
Gamsızlığımın sebepleri kendimce sıralı
Yoksa bazı geceler nasıl uyurdum
Sel götürüyor sokaklardaki cesetleri,
Ama ben bir yetimin başını okşuyorum
Daha ne olsun vicdanın bahanesi
Toprak tohuma aç, insan vefaya
İnsan birçok şeye aç,
Ben içimdeki şeytanı besliyorum
Besliyorum, yüksünmüyorum
Çünkü ölüme aldırmıyorum
Diriyim, gencim henüz
Hayatın önüme sunduğu yolları aşıyorum
Mutluyum, peki ya bu huzur niye bu kadar yabancı
Üzerimde bozduğum yeminlerin kefareti, bir yığın pişmanlık
Dikiş tutmayan etlerim çürüyor
Bir yerde bir yanlışlık olmalı diyorum
Kurtulmalıyım içimdeki uyuşukluktan
Atmalıyım üstümdeki ölü derileri
Bir hışımla çıkmalıyım evden
Takmalıyım peşime saman alevini
Meşe ağacına püskürtmeliyim yangınımı
Söndürmeliyim içimdeki alevleri
Ne kendi çapımızda yaptığımız iyilikler ferahlattı bizi
Ne de uyduğumuz şartlar
Bağlılık boyunda istavroz taşımak mıydı
Bir tanrı on emir mi ederdi
Peki ya paryaların günahı neydi
Bütün ömrünü sınıf tekrarıyla geçirmeye kim mahkum etti onları
İdeolojilerle paralel yıkımların kahramanları nerede
Taptıklarını ardında bırakanlar
Bir avuç kemik olmuş olanlar nerede
Ölüm herkesi yok edecek
Ölümle başım belada
Düşmeyecek yakamdan biliyorum
Bırakıyorum esiri olduğum takıntılarımı
Ne yastığın önemi var artık ne de çarşafın
Kabullendim saçlarım kadar güzel kokmayan kokuları
Maddi kirler değil beni tiksindiren
Göz her gördüğüne alışıyor nasıl olsa
Ait olmadığı şehirlere, ait olmadığı insanlara
Ne önemi var şimdi zamanın
Topu topu iki ibreden ibaret değil mi tüm ömrümüz
Ömrümüz kaç geçiyor?
Ecelimize kaç kala çıkıyoruz evden?
Ömrümüz; özel anlamlar yüklediğimiz,
Önemsiz, içinde rüya bile geçmeyen ömrümüz
Yok olmakla meşhur zamana tutunuyorum
Tutunuyorum, hem de zayıf parmaklarımdan beklenmeyecek bir kuvvetle
İnceldiği yerden kopacağı anı,
Boşluğa düşeceğim zamanı bekliyorum
Ölüm anındaki sekeratın uçuruma yayılan ızdırabını görüyorum
Şimdi, sonsuz bir sonla buluşma vakti…